Kendin Olmanın Psikolojisi: Açılma Süreci ve Ruhsal Destek Üzerine
-
- Psikolog Ezgi Özer
- 11 Ekim 2025
“Kendin olmanın en güzel yanı, artık rol yapmak zorunda kalmamaktır.”
Her yıl 11 Ekim’de kutlanan Dünya Açılma Günü (Coming Out Day), kimliğini gizlemeden yaşayabilmenin, görünür olmanın ve kabul görmenin önemine dikkat çeker.
Bu gün, yalnızca bir farkındalık günü değil; kendini kabul etme, ifade etme ve özgürleşme yolculuğudur.
Psikolojik açıdan “açılmak”, yalnızca bir yönelim ya da kimlik beyanı değildir.
Bu, insanın kendini gizlemeden, korkmadan ve suçluluk duymadan var edebilme mücadelesidir.
Ve çoğu birey için bu süreç, duygusal olarak hem zorlayıcı hem de iyileştirici bir deneyimdir.
Human Rights Campaign (HRC) tarafından 2018’de yayımlanan National Coming Out Day Youth Report adlı araştırma,
10 binden fazla LGBTİ+ gencin (13–17 yaş arası) katılımıyla gerçekleştirildi.
Araştırmanın amacı; gençlerin kimlere açıldıkları, hangi koşullarda destek bulabildikleri ve açılmanın ruh sağlığı üzerindeki etkilerini anlamaktı.
Araştırmadan öne çıkan bulgular:
Bu veriler bize iki önemli mesaj verir:
Türkiye’de yapılan araştırmalar, benzer bir tabloyu gösteriyor ancak ek zorlukları da vurguluyor.
Habertürk (2019) araştırmasına göre, katılımcıların %75’i kimliklerini iş yerinde açıkça ifade etmenin kariyerlerine zarar vereceğini düşünüyor.
Bu tablo, Türkiye’deki LGBTİ+ bireyler için açılmanın yalnızca kişisel değil, aynı zamanda toplumsal bir risk barındırdığını gösteriyor.
Bu nedenle “açılma süreci” her birey için aynı şekilde yaşanmaz.
Kimi için bir özgürleşme, kimi içinse güvenlik arayışı olur.
Bir psikolog olarak biliyoruz ki, açılmak bir “itirafta bulunmak” değildir.
Bu, insanın kendine karşı dürüstleştiği ve “artık gizlenmeyeceğim” diyebildiği bir dönüm noktasıdır.
Fakat bu noktaya gelmek, herkes için aynı hızda gerçekleşmez.
Kimi bireyler önce yakın arkadaşlarına, kimisi yalnızca bir kişiye,
kimisi de uzun süre kimliğini gizli tutmayı seçebilir.
Hiçbiri yanlış değildir.
Çünkü açılmak, kişinin güvenlik algısına, çevresine ve hazır oluşuna göre değişir.
Destekleyici bir terapi süreci, kişinin bu yolculukta kendi duygularını anlamasına yardımcı olur.
Utanç, korku, suçluluk veya “yanlış olma” hissiyle çalışmak;
danışanın kendini kabul etmesini ve kimliğiyle barışmasını kolaylaştırır.
Terapi aynı zamanda, “nasıl, ne zaman ve kime” açılmak istediğini planlamak için güvenli bir zemin sağlar.
Açılma sürecinde destek görmek, çoğu zaman bir terapiden bile daha iyileştirici olabilir.
Bazen bir arkadaşın, ailenin veya öğretmenin söylediği tek bir cümle, fark yaratır:
“Ben seni olduğun gibi kabul ediyorum.”
Yargısız bir dinleme, güvenli bir alan yaratmanın ilk adımıdır.
Çünkü destek, her zaman tavsiye vermek değildir — bazen sadece “buradayım” diyebilmektir.
Bir psikolog olarak görevimiz, bireylerin kimliklerini yargılamadan, etiketlemeden ve değiştirmeye çalışmadan dinlemektir.
Çünkü insan ancak kendini gizlemeden var olduğunda gerçekten nefes alır.